KELEBEK VE KEDİNİN 23 NİSAN HATIRASI


Gün içinde birilerini mutlu edeceğinizi biliyorsanız, yataktan kalkmak hiç de zor olmuyor. Alarmı kapatıp hemen hazırlanmaya başladım. Zaten çocuklar kampüse geleceklerdi, uzun bir yol gitmeme gerek yoktu. Kahvaltımı yapıp serin cumartesi gününe adım attım. Çimlere yaklaştıkça bizimkilerin seslerini duyuyordum. 23 Nisan şenliğine hazırlanıyorlardı. Her yıl Bilkent'te düzenlenen etkinlik için yine aylarca plan yapılmıştı, herkes çok çalışmıştı. Lakin ben verilen emeklerden ziyade çocukları ve onların mutluluğunu anlatmak istiyorum.

Servisler gelmeye başlamıştı. Her gelen çocuk şişme oyun alanlarına koşuyordu. O sırada onu gördüm. Pembe beyaz bir kıyafeti, açık kahverengi bir ayakkabısı vardı. Sıraya girmişti ama çok bekleyeceği için yüzündeki o hüznü görebiliyordum. Hemen yanına koştum. "Selam! Tanışmaya ne dersin?" Bana adının Ebrar olduğunu ve 9 yaşında olduğunu söyledi. O an hayatımın en büyük düşüncesizliğiyle "Yani 3.sınıfa mı gidiyorsun?" dedim. "Ben okula gitmiyorum ki!" deyip sırası geldiği için gülerek oyun alanına koştu. Onun için büyük bir şey olmadığı belliydi ama ben çok etkilenmiştim. Kendime çok kızdım çünkü "Toplumsal Duyarlılık Projeleri" adı altında genellikle yardıma ihtiyacı olan ve durumu iyi olmayan çocuklarla ilgileniyorduk. Uzaktan onu seyretmeye başladım. Ayakkabılarını çıkartmıştı, zıplıyordu. Benim onu izlediğimi görünce el salladı. Yeni arkadaşının uzakta kalmasına dayanamamış olmalı ki, çok geçmeden yanıma geldi.

Yüzü boyanan çocukları görünce "Ben de istiyorum!" dedi. Yüzüne kelebek çizdirdik. Kum boyası yapmaya gittik, prenses şeklinin içini renkli kumlarla doldurduk. Aklına o sırada gelmiş olmalı ki "Keşke senin yüzünü de boyasalardı." dedi. "Olur ne çizsinler?" soruma "kedi" diye cevap verdi. Kelebek ve kedi olarak bizimkilerin yanından ayrıldık. Sihirbaz gösterisini en önlerden seyredip, inanamadığımız yerlerde birbirimize şaşkın gözlerle baktık. Günün en büyük sürprizi Doğukan Manço'nun gelecek olmasıydı. Onu ben de gerçek hayatta ilk kez görüyordum. O, babasının en değerli şarkılarını çalarken biz de Ebrar'la dans ediyorduk. Kol kola girip birbirimizin etrafında dönerken mutluluktan bayılabilirdik. Öğle yemeğinden sonra dans hocamız çocuklara dans hareketlerini yaptırırken biz de köpek, su tabancası, çiçek şeklinde balonlar yapıyorduk. Şekilleri yapmayı bilmediğim için sadece pompayla balonları şişiriyordum. Çiçek balonu Ebrar'a uzatırken yüzündeki gülümsemeyi görmeliydiniz. Tişörtlere el baskısı yapmaya gittik. Beyaz tişörtü el iziyle kapladığında dönüp bana baktı, sanki "Senin için yaptım, her giydiğimde seni hatırlayacağım." der gibiydi...


Susadığında aldığımız ve içtikten sonra tutmam için bana verdiği su şişesi hala bendeydi ama artık gitme vakti gelmişti. Bir elinde renkli kumdan prenses, diğer elinde minik elinin sıcaklığını hissetmiş tişörtle "gitmek istemiyorum" dercesine baktı. Ona sıkıca sarıldım. "Sevdiğin kişilere, onları sevdiğini sık sık söyle. Seni seviyorum Ebrar." dedim. Beni bırakıp servise bindi. "Güle güle kelebeğim" diye mırıldandım.

Rengarenk ellerinle hayatıma çok güzel bir gün hediye ettin, tüm hayatın o renklerde ve o güzellikte olsun...
 

                     dün yine seni andım gözlerim doldu
                     o tatlı günlerimiz bir anı oldu
                     ayrılık geldi başa katlanmak gerek
                     seni çok çok özledim arkadaşım Kelebek




                 Bütün çocuklar gittikten sonra doğu kampüs çimlerinde Bilkent-TDP gönüllüleri

Yorumlar

Popüler Yayınlar